6 Nisan 2013 Cumartesi

Şimdi ortadan kaybolsam ve kaybolmadan önce yaptığım her şeye bir anlam yüklense.
Bak en son şu şarkıyı dinlemiş. Gördün mü bak şurda şunu demiş. Arka planı mavi yapmış gördün mü. Ondan önce de pembeymiş ama sonra yine maviymiş de bok da püsürmüş.

Görmediğimiz şeylerin birden görünür olduğu o küçücük nokta patlasa, Big Bang'den farkı olmayacak. Her şeyin başı olan o nokta. Benim için o nokta ben ilk var olduğumda ortaya çıktı. Big Bang'le ilgili görüşüm de budur. Herkesin patlaması kendine. Evren ben var olduğumda var oldu. Ben olmadan var olan bir evren zerre umrumda değil kimse kusura bakmasın. Ben yoksam o da yok zaten. İlk nokta, herkes sayısında ve herkesin en başında var olan nokta. Bana hep en sonunda gözüküyor.
Bak son demiş gördün mü?

Uzun uzun laf geveleyip, sık sık söylendiği gibi "sadece benim anladığım" şekilde konuşmak istemiyorum. Ama bundan başka şekilde bahsetmenin yolunu da bilmiyorum. Anlatmak istediğim şey şu: En sona geldiğinde bile zar zor ortaya çıkan farkındalık yüzünden konuşmaktan korkulur çünkü söylenenler söylendiği an dikkate alınmaz. En anlamlı olduğu an söylendiği andır, fakat hep geriye en dönüp bakılmaması gereken anda bakılır. Anlamaya çalışılır, yanlış anlaşılır.

Korktuğum bir şey haline geldi bu. Önceden ne yaptıysam, ya da ne söylediysem, söylediğim an değerliydi. O ana mahsustu. Önemli olan tek şey "an"dı. An'ı yaşamayı unuttum. Carpe diem'den bahsetmiyorum. Tamamen geçmişi bırakıp, geleceği bir anlığına bile düşünmeyip, içinde yaşadığım ana odaklanmaktan bahsediyorum. Anı yaşamak demek, salak salak, gördüğün ilk kuşa selam vermek demek değil. İnsanı soğutmayın allasen. Her şeyin olup bittiği, ve en değerli olduğu anı yaşamaktan bahsediyorum.

Son olarak; sözlerimin hiç biri olmuş ya da ileride olacak bir şey için bir mesaj niteliğinde değil. Hepsi, şimdi söylüyorsam şimdi dinlensin ya da dinlenmesin diye. Ama bir gün illa dinlenecekse, o gün bugün olsun. İleride anlamsız olacak. Hepsi bu an için.